25 Nisan 2012 Çarşamba

Marka Kaygısı


Bir alışveriş merkezinde gezerken, reklamını yapalım A-City Outlet, Lacoste markalı 130 liralık polo t-shirtler ve 70 liralık Tommy Hilfiger t-shirtlerinin arasında kendimizi bulduk. Bedava verseler bile almayacağını söylediği t-shirtlere, umarsız satıcılara ve ‘ucuzluğu’ kaçırma telaşındaki müşterilere dehşetle bakıyordu. Onun bu durumu, bana marka düşkünlüğüyle ilgili bir kaç şey yazma ihtiyacı hisettirdi.

 
Orta düzey bir memur maaşıyla ailesini geçindirmeye çalışan orta yaşlı biri, çoğumuz biliriz ki, böyle ürünlerden uzak durur. Şimdi farkedilen –çoğumuz öğreneceğiz- lerden birisi ise bu yaygın anlayışın, Y Jenerasyonu gençlerinden, yani bizlerden, oldukça uzak olduğu.

Kapitalizmin temel amacı her geçen gün, bir gün öncesine göre, daha fazla kar edebilmektir desek yanlış olmaz sanırım, bir mühendis tanımı çerçevesinde.  Bunun doğal bir sonucu olarak da markalar, ürünlerinin değerli olduğu gerçeğinin yanında müşterilerinin de değerli olduğu fikrini bütün kitle iletişim yollarıyla halka sunuyorlar. Tektipleşmenin sıradanlaştığı 21. yüzyıl dünyası gençleri, farklılaşma arayışlarını markayla, markanın kendisine sunduğu ‘farklı niteliklerle’ kapatmaya çalışıyorlar.  Kestirme, kolay, zahmetsiz bir yol. Üstündeki marka sadece başkasının gözünde değil, kendi gözünde de onu yüksek bir statüye çıkarıyor.

Bir psikaytri uzmanı yazdığı köşesinde şöyle söylüyor: “Marka düşkünlüğü varlıklı kesime özgü bir takıntı olarak düşünülüyor; oysa, markaların ucuz taklitleri bunun tersi yönde bir kanıt. Pazar yerlerinde, marka adlarının en görünür şekilde yerleştirildiği, çantalar, kazaklar markaların benlikteki eksikleri kapatma işlevini toplumun her sınıfına yayma işlevini üstleniyorlar.”

Bu paragraflarda sözü geçen marka bağımlılığı, annelerimizin Sana’dan, Cif’ten, Pril’den vazgeçmeyerek yaptığı marka milliyetçiliğinin uzağında, apaçık bir takıntıdır.

Pazarlama anlamında, ki ben çok anlamam, marka değeri yaratma fikri oldukça karlı olsa da, halk tabanına inildiğinde görünen sorun, ticari yaklaşımı bir kenara bırakıp toplumu irdeleme ihtiyacı doğurdu bende.
Nacizane görüşlerimdir.

İyi günler dilerim sevgili okurlarım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder